Duyuların beslenmeye etkisi
Bireylerin besin seçimlerinde ve satın alma aşamalarında duyusal etmenler önemli rol oynamaktadır. Bireyleri yaşadıkları çevreyi algılamak ve anlamlandırmak amacıyla duyularından faydalanarak ürünler hakkında duyusal yakınlık veya uzaklık hissetmektedirler. Bunlardan bazıları, geçmişte yaşayıp tecrübe etmiş oldukları deneyimleri, yakın çevrelerinden etkilenme süreci veya ürünün sadece dış özellikleri ya da dokusal özelliklerinden kaynaklanabilmektedir. Bireyler üzerindeki duyuların bu yadsınamaz etkisi, gıda üreticileri tarafından tanıtım veya pazarlama çalışmalarıyla gerçekleştirmektedirler.
- Tatma duyusu: Tat duyusu beslenmeye yönelik kimyasal bir duyudur. Tat duyusu ağız boşluğuna bir yiyecek veya içecek alındığında duyulan histir. Yiyeceklerin seçilmesinde çok önemli bir yere sahip olan bu duyuyla sıcak, soğuk, doku gibi özelikler ve tatlı, ekşi, tuzlu, acı gibi tatlar algılanır.
- Görme duyusu : İnsanoğlunun sahip olduğu duyular arasında en güçlü duyu olduğu bilinmektedir. Günlük hayatta verilen kararların çoğu görme duyumuzun etkisi altında verilmektedir. Pazarlama ve tüketici davranışları açısından bu duyu; renk, parlaklık, şekil, logo, tasarım, paket ve ambalajlarının yanı sıra atmosferle de ilişkilendirilmektedir. Bu kapsamda atmosferdeki görsel unsurların tüketici davranışlarını inceleyen bir çalışmada, ortam ışığı azaldıkça tüketicilerin daha az sağlıklı yemekleri tercih etme eğiliminde oldukları gösterilmektedir.
- Koklama duyusu: Kokunun beyinde bulunan koku merkezine ulaşması ve orada önceki deneyimleri eşleşmesi sonucunda oluşmaktadır. Eşleşme sağlandığında beyin tarafından tanınan koku, beraberinde duygusal ve dürtüsel merkezleri de harekete geçirmektedir.
- İşitme duyusu: Ses, insan kulağını etkileyerek fiziksel bir olayın neden olduğu işitsel bir deneyim olarak tanımlanmaktadır. Yiyeceklerin ambalajının açılması, pişirilmesi ve tüketimi esnasında oluşan sesler işitme duyusu ile algılanmaktadır. Bu sesler bireylerin yeme isteğini tetikleyebilir ya da olumsuz bir etki oluşturabilmektedir.
- Dokunma duyusu: Basınç, sıcaklık ve acı kavramları ile yakından ilgilidir. Yiyeceğin yumuşaklığı, sertliği ve yapısı dokunma duyusu ile tanımlanmaktadır. Bireylerin dokunma duyu bir yiyecek hakkında bilgi toplanmasına olanak sağlamaktadır.
Duyguların beslenmeye etkisi
Duygu durumlarının olumlu veya olumsuz değişimleri beslenme davranışlarını etkileyebilmektedir. Olumsuz duygu durumları ve yoğun stres yaşanılan dönemlerde fark edilen fizyolojik reaksiyonlar, tokluk hissine benzeyen iştah azalması ve besin tüketimin düşmesi vücudun doğal bir tepkisi olarak varsayılmaktadır. Böyle bir durumun dışında olumsuz duygu durumları dışında yaşanan besin alımının artışı duygusal yeme olarak tanımlanmaktadır. Duygusal yeme davranışında açlık hissinin olması veya beslenme gereksinimin dışında varsayılan yeme davranışı durumudur. Duygusal yeme atağı aniden başlamakta ve fizyolojik bir cevap vermemektedir. Böyle bir durum yaşayan kişiler ne bulursa onu yemekte ve genellikle enerji içeriği yüksek besinler tercih etmekte ve yenilen yiyeceklerin sağlıklı, dengeli ve yeterli olması önemli olmamaktadır. Duygulara ayrıca bireylerin çiğneme hızı, sindirim ve metabolizma ile ilgili durumları etkilemektedir. Olumlu duygular besin alımında daha sağlıklı besinleri tercihlere yönelttiği ve besinden daha fazla tat alarak yeterli beslenme eylemini gerçekleştirmektedir. Bu durumdan başka, besinlerin duygu durumumuzu etkilemekte ve son zamanlarda ‘stres azaltan yiyecekler(comfort food)’ terimi; duygu durumunu iyileştirdiği geleneksel yiyecekler olarak tanımlanmaktadır. Stres azaltan gıdalar, kültüre göre farklılık göstermekle beraber genellikle karbonhidrat oranları yüksek, hazırlaması kolay besinler olmaktadır. Besinler ve psikoloji arasındaki ilişkide etkili olan serotonin teorisi, besinlerin duygu durumuna etkisi ile açıklanmaktadır. Triptofan içeriği yüksek besinler(istiridye, kalamar, yumurta, ıspanak, muz, ananas, erik, fındık vs) tüketildiğinde serotonin üretimini arttırmaktadır. Besinlerin duygu durum üzerine etkisi üzerine yapılan son çalışmalarda bağırsak mikrobiyotasındaki değişiklere etkisi olan yaralı bakterin büyümesini teşvik eden pre/probiyotik takviyesinin, bağırsak-beyin eksenini pozitif olarak etkilemektedir.